27 Temmuz 2017 Perşembe

BİLGİ SÖRFÜ




BİLGİ SÖRFÜ
---------------------

  Sörf deyince akla birkaç şey gelir. Rüzgâr, büyük dalgaları olan deniz veya okyanus! Bir de, ince uzun bir tahta… Üzerine tünemiş insanı da yok sayamayız…

  Önümde bir kitap; yıllardır… Kim bilir kaç kez patinaj yaptım;20–30 sayfadan öteye gitme cesareti göstermedim. Hâlbuki sayfalar 841 tane… James Joyce’nin sörf yaprakçıkları…

  Bir yazarın bilgi dehası olması, onu sınırsızlık ile dans etmeye zorlar. Sörfün boyutlarını, dalgaların yüksekliğini hayal etmekten çok öte zorlar insanı. Doymak bilmez, dalgalarla boğuşmaktan, onları yenmekten büyük keyif alır.

5–109. sayfa; nice sörf yapış gibi, Joyce yine coşmuş; dile geliyor; zamanlar, dalgalanmalar, kütüphaneler arası;

“ Bir bilge sokak kedisi, göz kırpan bir sfenks, sıcacık eşiğinden bakmakta. Onları rahatsız etmek, yazık! Muhammet, kediyi uyandırmasın diye binişinin bir parçasını kesmiş”

   23 sözcük… Oysa yüzlerce, binlerce yıl öteye uzanıyor. Şaşkına çeviriyor insanı. Mısır medeniyetine, firavunların tanrılarına, anlaşılmazlığı hep suyun altında kalacak büyük parça kabul edilecek büyük uygarlıktan, sünnete; erkek ve kadınlardan koparılan bir parçanın; ne büyük bir soru işaretine dönüştüğünü; sayfalarca, günlerce anlatılıp, milyarlarca uzlaşmazlık ve uzlaşı acıları yaşatacağı 23 sözcük; bu James Joyce’in sörf tahtası; benzemez Vergilius’un yatağından yatıp, hiçliğin bağrını deşmesine…


 Güven Serin 


Hiç yorum yok: