28 Temmuz 2017 Cuma

VANYA DAYI BİZE BİR ŞEY ANLAT






                            VANYA DAYI BİZE BİR ŞEY ANLAT



 Tıpkı,120 yıl,1200;belki de 12 Bin yıl önceki gibi; bizden bir şeyler dinlemek isteyecek olanların yanında, bizim dinleyeceğimiz, bir şey anlatsın diye yalvaracağımız insanlar olacak… Oluyor da; an ve an…

 Değişen şey ne? Masallar ve destanlar yerine; hikâyeler, şiirler, şarkılar mı? Onların yerine, yemek yediğimiz masanın soylu çirkinliği, pişmiş kelle gibi sırıtıp, poz esnasında her daim; iyi, güzel ve güleç görünme merakı mı?

  Anton Çehov’un Vanya Dayısına seslenir, oyunun oyuncuları; “ Vanya Dayı, bize bir şeyler anlat!”

  O da, heyecanla sorar; Ne anlatayım? Yeni bir şeyler anlat! Vanya Dayı, dünyevi cebelleşmeyi bir güzel tekrar ve o sanatsal cevabı verir; “ Yeni mi?”, “ Yeni ne var ki?”

  Tekerleğin bulunuşu, at ve öküz arabalarının konforu, buharın saygın hizmeti; demir yollarının muazzam taşımacılığı derken; uzayın perdelerini yırtan, jet motorları; uzun ömür denemeleri… Mısırlılar da denemedi mi ölümsüz olmayı? Ya, Uruk kentinde ki kral; ölümsüzlük otunu aramadı mı?

  Bulup yediyse; şimdi nerede; tabletlerin anlattığı muazzam medeniyetin, yıkık harabelerinden başka, şen medeniyet nerede? Tekrarlanan, yeni görünen, eskinin bir başka tekrarı değil midir? Etkilenme sancısı, tekrar etme tutkuları; az çaba, az bilgi ve görgü; tutuşulan kabul görmüşlük; benzerlikten, tekrardan başka neler getiriyor bize?

  Tarih Bilimcileri ne güzel oturmuşlardı önce ve sonrasını! Şimdi, Göbekli Tepe diye bir yer çıktı; 12 Bin yıl öteye gidiyormuş! Hiçbir yere sığmıyor. Ne ötesi, ne berisi; M.Ö.-M.S. Hiçbir tarih boşluğuna, aralığına sığmıyor.

  Taşlar, şekiller, oyma zanaat ve sanatları; hangi dine, hangi medeniyete katılacak? Yeni bir şey getirecek mi insanlığa?

  Bir taraftan bizi zorlayan yer çekimi! Neredeyse 5 Milyar yıldan bu yana dönen; dönmekten bıkmayan bir dünya; uzay boşluğuna güzel bir ışık, mavilik katmaktan başka ne yapıyor? Marsa gidecek olan koloninin son hazırlıkları, bitmeyen deneyler ve 6 ay sürecek yolculuk… Geriye dönüşü olmayan sözleşmeler; gönüllü; dünya değişimleri…

  Yeni bir şeyler mi getirecek dünyanın çılgın bıkkınlığına? Daha sevecen, daha yardımsever ve adil olmayacağımızın işaretleri, daha zengin, daha bilgin, bilgili oldukça; olmadığına göre; daha uzaylı olunca, tanrı ve kullar ayrıcalığı daha da keskin hale mi gelecek?

  Aztek, Maya işaretleri, kurban törenleri, eskinin, hiçbir şeyin değişmemiş olduğunu, bir kez daha hatırlatsa da; yeni özgürlüklerin, dayanılmaz yalnızlıklarının destanlarını kim anlatacak? Şarkıların, masalların, hikâyelerin desteğini kaybeden insanlık; sadece; beylik sözcüklere, pozlara adamış, bir başka kurban töreni; bir başka, Aztek, Maya Medeniyetinden başka bir şey olmayacak mı?

  Vanya Dayı; bizi bir şeyler anlat! Yeni bir şeyler olsun! Yeni ne var ki? Her şey eski… Yeni oluşumların hepsini, eski kahramanlıklarla süslemenin, en ayrıcalıklı millet olduktan sonra, kendi milletinin en ayrıcalıklı insanı olup, kaidenin üzerine çıkmaktan başka ne telaşımız var?

  Sevgili, sevecen olmayı bile şarta-şurta bağlamış bir uygarlığın, zavallı kıymıkçıklarından başka neyiz biz? Yeni ve yenilikçi mi? Muhafazakar ve her şekilde karlı çıkacak soylu kurnazlar mı? Hem ötesi için; hem burası…

  Bütün bu sözcükler; sıkı anlam arayışları, canınızı mı sıktı? O zaman, şu köşeye; karşıya bir bakar mısınız? Lirizm, size kıs kıs sırıtıyor; sımsıkı yapışın; muhtacız onun esenliğine, şiirselliğine; muhtacız bütün masalların, destanların yeniden inşa ediliyor oluşuna. Realizmin asık suratını görmektense; hisse senetlerinin, tapuların, mal ve mülklerin dayanılmaz ağırlığını, kasayı, tasayı bir kenara bırakıp, şenlenmeye, şen kahkahaların yine o bildik tekrarlarına ihtiyacımız var.

  Ciddiyeti bile tekrarlıyoruz. En hakiki, devrimciliği, adalet arayışlarını; bizim ve onların tarafı, taraftarı olarak; en iyi merhameti dilerken bile, ne büyük acımasız emellerimizi inşa ediyoruz; maya, daha ilk aşamada, büyük yarış ve kavgayla başlamış;

  Vanya Dayı ne yapsın? Ne uydursun yeni diye? Gülsüm Ninemin anlattığı birkaç masal vardı. Her defasında yeni bir masal isterdim ondan. Tüntün Kuzu ve Keço ve birkaç taneden başka olmayan bir tekrar… İyilik ve kötülük arasından sıyrılan insan; beklentileri…

Güven Serin 


Hiç yorum yok: